Eğer amansız yalnızlıklarla örülmüş, nefretle perçinlenmiş bir hayat istemiyorsak, sevgiyi karartmayalım ne olur. Dünyanın kimi çirkinliklerine kalkan ve mazeret edinmeyelim Üvey Anne Masalları'nı. O masalların, o söylencelerin nefretle kin arasında gidip gelen kan, irin dolu sarkaçlarından inme zamanı artık. O "kötünün kötüsü" masal kahramanları kalbimizi kuşatan zehirli bir sarmaşık gibi soluğumuzu kesmemeli bundan böyle.
Çocukluğumuzun erken dönemlerinden itibaren yaşadıklarımız nevrotik bir zemin oluşturabilir. Böyle kişiler kendini güçsüz hisseder, korkar, çekingen davranır, kendine değil başkalarına yaslanır, kendine yabancılaşır ve boş hisseder. Bu süreç depresyon, anksiyete bozuklukları, fobiler, obsesif kompülsif bozukluk, cinsel bozukluk, kişilik bozuklukları şeklinde kendini gösterebilir. Bunlara ek olarak, genetik özelliklerimiz duygu-durum (bipolar) bozuklukları, şizofreni ve benzeri psikotik bozukluklar, anksiyete bozuklukları yaşamamıza sebep olabilir. Kendimizi üçüncü bir gözle görüp, üçüncü bir kulakla dinlemeyi öğrenmek, daima ümitli olmak, bilgeliğe giden yolda emek harcamak gerekir. Mutluluk da emek harcamakla elde edilir. Ruh sağlığımız içinde, bakarsak bağ olur bakmazsak dağ olur. Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle
Psikiyatri hastalıklarının tanımlarını ve özelliklerini bulabileceğiniz kaynakça
Mitoloji ve Psikoloji üzerine hikayelerin yer aldığı yazı dizisi